Araştırmalara göre kadınların yüzde 57’si cinsellik
konusunda kendisini “pek bilgili değilim, hiç bilgili değilim” diye tanımlıyor.
Bekar kadınların yüzde 64’ü cinsel ilişkiye girmiyor.
Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD),
“Kadın Cinselliği” üzerine bir dosya hazırladı. Cinsellik ve cinsel haz bir
insan hakkıdır, kadın cinselliği nasıl, ne zaman ve kiminle yaşayacağına, ne
zaman anne olacağına karar verebilmeli” denilen dosyada, kadınların evlilik
hayatına bilgisiz ve deneyimsiz olarak adım attıklarına dikkat çekiliyor.
“KADIN BEDENİNİ
ONA BAKANLARIN GÖZÜYLE GÖRÜYOR”
Araştırmalar, kadınların kendi bedenlerinin üremeyle
ilişkin fonksiyonlarını bile bilmediklerini ortaya koyuyor. Kadınların adet,
hamilelik, doğum ve bu süreçlerde cinsel yakınlaşmaların sonuçları üzerinde çok
az bilgiye sahip olduklarını söyleyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel,
“Kadınlar bedenlerine yabancı. Kadınların kendi bedenleri ile ilişkileri
erkeklerden çok daha zayıf ve olumsuz. Yetişme ve gelişme çağındaki “ortalama
bir kız çocuğu” bedenini ona bakanların gözü ile görmeye şartlanıyor. Çoğu
kadın bir ömür boyu bedeninden nasıl haz alabileceğini keşfetmeden yaşıyor,
büyüyor, çocuk doğuruyor ve yaşlanıyor” dedi.
“KENDİLERİNİ CİNSEL HAZZA ADAY GÖRMÜYORLAR”
Dosyada kadınlar açısından cinselliğin bazen hoş,
keyifli, romantik sıcak bir yakınlaşma bazen bir zorunluluk dolayısıyla çekince
ve tiksinti kaynağı olarak yaşandığına dikkat çekiliyor ve “Konu cinsel hazza
gelince, kadınların bilgileri daha da azalıyor. Kendini cinsel hazza aday
görmeyen birinin bilgi araması da söz konusu olamıyor, kadınlar ilişkiye,
erkekler ise hazza odaklı yaşıyor, kadınların odaklandıkları nokta haz değil,
içinde bulundukları ilişki. Çünkü aile ve toplum tarafından bu duruma
koşullandırılarak yetiştiriliyorlar” deniyor.
“KADIN CİNSELLİKTEN KORKUYOR”
Kadının kimle, ne zaman ve ne tür cinsellik yaşayacağının
erkeklere göre daha kontrol altında bulunduğunu söyleyen Bilkent Üniversitesi
Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Cindoğlu, “Bu topraklarda
kadın cinselliği korkular üzerine kuruludur.
Kadın da bu korkuları içselleştirmiş durumda, ilk korku,
bekaretini kaybetme korkusudur. Bunu bekaretinin belli olmaması, ilk ilişki,
evlendiğinde yeterince arzulanmama, hamile kalıp kalmama, hamilelikten sonra
beğenilmeme, yaşlanma, menopoz ve menopoz sonrası terk edilme korkusu izler.
Korku da kadının cinsellikten keyif almasına engel olur” şeklinde konuştu.
Özellikle bekaretin, kadının ve koca ile babanın namusu
olarak algılandığını belirten Doç. Dr. Cindoğlu, “20 ilde 1537 kişiyle yapılan
araştırmaya göre, toplumun yüzde 70’i, kadının namusunun bekaretle doğrudan
ilişkili olduğunu düşünüyor” dedi.
“EN ÇOK VAJİNUSMUS VE İSTEKSİZLİK GÖRÜLÜYOR”
Dosyada kliniklere başvuran kadınların temel sorunları
vajinismus ya da cinsel isteksizlik olduğunu vurgulayan ve “Cinsellik
bacaklarımızın eğil, kulaklarımızın arasında” diyen uzmanlar, özgür seçimlere
dayalı cinsel yakınlıkların cinsel sağlığın ön koşulu olduğunu belirtiyorlar.
“YATAK ÖRTÜSÜNÜN RENGİNİ DAHA ÇOK ÖNEMSİYORLAR”
Araştırmaların kadınların 3’te 2’sinin cinsel konularda
pek bilgisi olmadığını ortaya koyduğunu vurgulayan İstanbul Üniversitesi
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika
Yüksel de, “Kadınlar, evlilik ve cinsel yaşama aynı anda bilgisiz ve deneyimsiz
olarak giriyor” dedi. Kadınların “dışardan nasıl göründükleri” veya “yatak
odası perdesi ile yatak örtüsünün aynı renk olmasına” kendilerinden daha çok
önem verdiğini anlatan Prof. Yüksel, “Kadınlar o yüzden de fantezilerine sansür
koyuyorlar, bundan suçluluk duyuyorlar. Tabular arttıkça da cinsellikten haz
alma azalıyor” diye konuştu
”DÜŞ GÜCÜNÜZE SANSÜR KOYMAYIN”
Evlilik içi tecavüz ve ensestin en ağır ve yaygın 2
cinsel şiddet türü olduğuna dikkati çekilen dosyada “Kadınlar, cinsel şiddeti
daha çok yakınlarından görüyor. Her 5 kadından biri, şiddetin yanı sıra aynı
zamanda eşinin tecavüzüne uğruyor” denilerek kadınların cinsel mutsuzluğunda bu
olguların önemine parmak basılıyor. “Fantezisi olmayanın cinselliği kısa
sürüyor. Cinsellik potansiyelinizin artması için düş gücünüze sansür koymayın”
şeklinde önerilerin yer aldığı dosyada, toplumda kadın cinselliğindeki hatalı
inançlar ise şu başlıklar altında toplanıyor.
KADIN CİNSELLİĞİ İLE İLGİLİ YAYGIN YANLIŞ İNANÇLAR
* Kadının cinsel isteğini baskılaması, eşine, partnerine
onu cinsel olarak arzuladığını çok fazla hissettirmemesi gerekir
* Kadının cinsel isteği cinsellik dışındaki olaylardan
etkilenmez
* Kadın istemese de kocasına karşı görevi olduğu için
cinselliği yaşamak zorundadır
* Kadın evlenene kadar cinsellikle ilgili hiçbir şey
öğrenmemeli
* Cinsel ilişkide kadının cinsel isteğinin,
uyarılmasının, haz almasının önemi yoktur
* Cinsel isteksizlikle başvuran her kadın cinsel istek
azlığı yaşamaktadır
* Kadın duygusal ilişkisinde problem yaşasa da cinselliği
olağan olarak yaşar, cinsellik ilişki sorunlarından ayrı bir şeydir
* Cinsel istek doğal olarak herkeste vardır, isteği
oluşturmak ya da artırmak için yapılabilecek hiçbir şey yoktur
* Kadının cinsel isteği partnerine göre az ise mutlaka
rahatsızlığı vardır
* Normal çiftlerin cinsel ilişki sıklığı, yirmili ve
otuzlu yaşlar için haftada en az dört olmalıdır. Sürekli olarak daha az olması
düşük cinsel isteğin göstergesidir
* Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır
* Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır
(Kaynak: NTVMSNBC)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder